Ayşe Bali
Tanıştığımızda ikimiz de genceciktik.
Murat o zamanlar keskindi, kibirliydi.
Dehanın kıyısında gezen zekasıyla dikenliydi, zihni kavramdan kavrama sıçraya sıçraya
derinlere uzanırken, çevresindekiler kıyıdan ona bakakalırdı.
Varlığı, onun dışındaki herkesi fena halde vasat hissettirdiğinden zorluydu.
Onca zekaya rağmen Murat küçük bir oğlan çocuğunun saflığını da taşırdı.
Hayata dair bildiği her şeyi, dünyada yazılmış en güzel kitaplardan öğrenmiş birinin
masu miyetiydi onunki.
Ayak oyunlarından, entrikalardan hiç anlamazdı.
Rol kesemezdi, allayıp pu llayamaz, atıp tutamazdı.
Olgunlaştıkça, güçlü olmakla merhametli olmak arasında, bilinçli olduğunu
düşündüğüm bir tercih yaptı, ün peşinde, para peşinde, iktidar peşinde hiç koşmadı,
hiç çirkinleşmedi.
Hiçbir zaman kurumsal hayatın esiri olmadı.
Bir müşteri toplantısında sıkıldı mı, kerli telli adamların karşısında uyuyakalırdı.
Çok çalışırdı ama fikirlerle uğraşmayı sevdiği için, kimse onu zorladığı için değil.
Sadece yaşamı değil, ölümü de bizlere öyle çok şey öğretti ki.
Ben onun kadar zeki ve onun kadar masum olmayan çoğunluğa mensubum.
Ama onu gerçekten iyi tanıyan çok az insandan biriyim.
Aramızda kelimeler olmadan anlaşabilmemizi sağlayan derin bir bağ vardı.
Birbirimizin içini görür, aklını okurduk.
Varlığıyla bana hediye ettiği onca güzellik için minnettarım.
Nur içinde yat Murat'ım.
Aslı Topçu
iş görüşmemizde bir masal anlatmıştım sana,
o masala hala inanıyorum ...
renkler sonsuza kadar yaşar.
Şebnem Bora
Muratcım, sen şimdi bizim "iyi uyu, rahat uyu" gibi laflarımıza gülüyorsundur.
Yakışır, bol bol gül. ..
Hani ben başka bir ajansa geçtiğimde iki metrelik çelenk göndermiştiniz, hani
üzerinde "Ayrılsakta beraberiz." Alaattin Çakıcı yazıyordu.
Hani o zamanlar "abla bi isteğin var mı, emrin olur" diye tezahüratlara maruz
kalmıştım.
Ben aynı mesajı rüyamda da aldım senden.
Ayrılsak da beraberiz Murat.
Sonsuza dek ...
Mahcem-1
Yahu bu kadar meşhur oldu mu bu adam? Tamam, Teoman'la ayrılmaz ikizdiler bunlar
ama ... o kadar da olamaz.
Peşinde paparazzilerle balayına gitti geldi herhalde.
Okuyorum ama hala dank etmiyor.
Sonra dank ediyor.
Ve beynimde uzun bir sessizlik.
Murat Cetintürk artık yok.
Akşam üzeri Tanju arıyor. İlk sözü "Abi, cenazeye gidiyor musun?"
"Evet" diyorum.
"Su nay'la ben de gidiyoruz, buluşup beraber gidelim istersen."
"Olur. Nasıl gidiyorsunuz?"
"Fatih Camiine arabayla gidilmez şimdi, vapurla gitmek daha doğru gibi."
"Doğrudur. Öyleyse sabah saat 11 'de Kadıköy iskele nasıl?"
"Yetişiriz değil mi?"
"Yetişiriz, yetişiriz."
"Tamamdır. Hadi o zaman ... Tlik!"
Son göreve hazırlık.
Yaşam ne enteresan.
Arkadaşların değerini yaşarken bilmek lazım arkadaşlar. Hangimizin ne zaman
gideceği belli değil.
Pınar Taşkınlar
Uzun zamandır sana yazmak istiyorum ama yazamıyorum, haberi ilk aldığımda da
ağlayamamıştım zaten. Çalışmadığım yerden sordun çünkü salakladım. O kadar net
gözümün önündesin ki hala ... En saçma yiyeceği bile iştahla yemen, toplantı odasına
herkesten önce gelip sabrını zorlayarak beklemen, birden asansörden inmen, çok
oturunca esneme ihtiyacın falan ... Sen uzaydan inmiştin bence. Sağ gösterip sol
sallayarak çok şey öğrettin bana.
İçinden çıkılamayan işleri iyice karıştırıp, sonra en başa [toz ve gaz bulutuna] dönmen,
önce bende "alla allaaaa bilmiyo heralde?" düşüncesi oluşturmuştu [bunu az
görmüşlüğüme ver bence]. Sonra baktım oradan çıkıp tıkır tıkır işi çözmeye
başlıyorsun, "vay be" diyorum, adam çözdü! Hemen bu tarzı alıp kendime adapte
etmem ama sonuçta olayı çözememem de ayrı bir olay tabii.
Çok neşeliydin ve hakkaten iyiydin sen Murat. Tabii bunu asla karşına geçip
söyleyemezdim. Sen kızar, ben kızar, patlıcan moruna dönerdik herhalde sonunda.
Neyse sadete geliyorum artık, ben bugün Rafineri'den ayrıldım ve sana hoşçakal
diyemedim. Seni en son 5. kata hoplaya zıplaya gelip "buldum buldum buldum" diye
mutluluktan uçarken hatırlıyorum ki o an sanırım 7 yaşındaydın ve ben şok olmaktan
sevinememiştim senin buluşuna. Yine uzaylı gibi bakıyordum sana. Velhasıl sen
hayatımın içinden geldin, geçtin ve ben bakakaldım. Daha önce hiç olmamıştı.
Pelin Onat-3
-Alo Murat?
-Nooldu Pelino?
-Hemen Tepebaşı'na gelmen lazım. Araba çarpmış bi köpek var burda. Nasıl yardım
edebiliriz?
5. dakikada Murat yanımda.
Köpek üzgün üzgün bakıyor, ama kanlar içinde.
Hiç tereddüt etmeden kucakladı Murat onu, doğru veterinere ...
Başında bekledik, uzun bir ameliyat sonrası "Sakat kalabilir ama kurtardık.
Getirmeseydiniz çok geç olurdu" dediler.
Ben mutlu, Murat mutlu, köpek baygın.
Aldık ajansa getirdik. 2 ay ajansta baktık yanıbaşımızda. Pansumanlar, ilaçlar,
mamalar ... O üzgün gözler hep minnettar baktı o günden sonra.
İyileşti köpek, ben "ne yapacağız koca hayvanı, nasıl nerede bakılır .. " diye düşünürken,
Murat ikna etti beni. "Bu köpek senin artık. Sen buldun onu, kurtardın, besledin.
Bağlandı sana, bırakma sokaklara. Bulursun yolunu bakarsın bir şekilde, ben de
yardım ederim ihtiyacın olursa." dedi. Nasıl olduğunu anlamadan evime götürdüm. Adı
Felix oldu, "Şanslı". Murat önce "niye bu ismi koydun, kedi ismi" dedi bana, sonra
alıştı.
Felix meğer hamileymiş kaza geçirdiğinde, 9 tane yavruladı sonra. Bu olay sayesinde
hem Felix hem yavrular tesadüfen kurtuldu.
Murat olmasa bunlar olamazdı. Felix benim can yoldaşım yıllardır.
ikimiz de minnettarız.
Pelin Onat-2
Geçen bir yılda hayatımda çok şey değişti.
Geçen bir yılda senin yokluğunu yadırgamak hiç değişmedi.
Denizler seni özler, biz de.
İyi ki doğdun Murat.
Pelin Onat-1
2000 yılında onu ilk tanıdığım günden beri ekip arkadaşı olarak Murat'ın zekası, hızı ve
bakış açısının estirdiği rüzgar uğuldattı kulaklarımı. Sivri dili ve netliği tokat gibi olan
dizginsiz yorumlarıyla aramızdaki en sevimli kişilik değildi kuşkusuz, ama ben onun
ağzından çıkanların diğer hepimizin fikirlerine meydan okuyan rüzgarına kapıldım
her zaman. Hayranlık duymamak, pırıltısından kamaşmamak mümkün değildi.
Ancak benim için M urat'ı asıl Murat yapan başkaydı: O pırıltıya rağmen gözleri ve
yüreği körleşmeden konulara o kadar kendinden ve kişilerden sıyrılmış bakabiliyordu
ki, yeri geldiğinde kendi fikirleriyle herkese meydan okurken, yeri geldiğinde kendini
silmeyi bilip, aklına yatan bir başka bakış açısını kabul ederek oyuna hızla ordan devam
edebiliyordu. Kişilerle değil fikirlerleydi uğraşı.
Ne şanslıymışım ki, rüzgar bir süre sonra dostluktan yana esti aramızda.
Aynı şeyi dostuna da yapabilen bir adamdı o. Bakış açısı her zaman taze,
karşısındakiyle bütünleşerek onu dinleyen ve kafa yoran biriydi. Her defasında yaptığı
yorumlarla, düşündürdüğü açılarla önümdeki bulanık sisi üfleyerek dağıtmış, beni
hep bir adım ileri taşımıştır. Sesimi duyduğunu, içimi gördüğünü hissettiren
gerçek bir dost olmuştur.
Dürüstlüğe, netliğe ve yürekliliğe; doğaya, denize ve hayvanlara, yani yalın olana
herşeyden daha çok değer verirdi ve ona göre yaşardı Murat. Hiç kimseye
benzemiyordu. Kendine bile benzemeyi reddediyordu. Herşeyin, herkesin ve
kendisinin de yukarısında bir gerçeklik, yalınlık boyutundan hayatı yaşamaktı
onun yolu.
Onunlayken bana kattıklarından daha fazlasını gidişiyle kattı belki de şimdi.
Yokluğunda hayata onun yolundan bakmaya mecbur bırakarak beni ...
Gittiğin yerde rüzgarın bol olsun sevgili dostum.
Pelino
Özgür Güven
Kampanyalarından aldığım ilham;
benim için binlerce parçalık
bir maketin yapımını anlatan
bir kullanım kılavuzuydu,
hep de öyle kalacak.
Mekanın cennet olsun büyük usta.
Sahi bir de şunu sormadan edemeyeceğim sana:
Yukarıya iki yaratıcı fazla değil mi usta?
Ozan Açıktan
Sevgili Murat beni yönetmen yaptı sonra da dostum oldu. Bildiğim her yeni şeyin
yarısını ondan duydum. Olağanüstü sevecenliğini hayat boyu özleyeceğim.
Orcun Yamak
Sunun şurasında 10-15 kere görüşmüşüzdür toplantılarda .. Sakin yapısı, mantıklı
açıklamaları , yaratıcılığının arkasındaki mütevazi duruşu ile özgür havası çarptı hep
gözüme .. İyi bir insan ve iyi bir reklamcıya çok güzel bir örnektir. [Geçmiş zaman
kullanmayacağım! 1
Hayattan geriye kalan sadece sevgidir .. Ne mutlu ona , ne mutlu bize ...
Oğuz Köprücü
Reklamcılık bölümünde okumaya başladığım zaman takip ettiğim bir ajans vardı o da
rafineriydi. Arkadaşalarıma reklamları göstererek aaa bakın bunu Ayşe bali ile Murat
çetintürk yapmış. Ben Rafineri' de çalışacağım derdim hep. Artık Rafineri' de çalışmak
istememim iki sebebinden biri gitti.
Oğuz Kırkgöz
Lise sonda ikimiz okulun atletizm takımına seçilmiş, ders sonrasında birlikte
bacaklarımız tutmayana dek yüksek atlama ve 100 metre depar antrenmanları
yapardık. Yü ksekde bütün becerime rağmen senle anca aynı yüksekliği atlardık.
Tekniğini becersen bana en az 20 cm fark atacaktın ama sevmemiştin yüksek
atlamayı. Kısa mesafede senle rekabet etmemin mümkün olmadığını anlayınca ben de
vazgeçip cirit' e geçmiştim.
Üniversite sonrası feleğin çarkı bizi apayrı dünyalara itelediğinden pek nadir görüşsek
de, o antrenmanlar sırasında daha da yakından tanıma fırsatını bulduğum, nadir
rastlanan kişiliğinle gönlümdeki yerin baki.
Sen tanıdığım en "özgür fikirli" insandın; önyargısız, saplantısız ...
Her fikri ve olayı sanki ilk defa duyuyor veya yaşıyormuşcasına heyecanla ele alır,
birçok insana tuhaf, naif veya aykırı gelebilecek yorum ve çıkarımlarda bulunabilirdin.
Bu halin seni tanımayanlarda sanki "daha dün doğmuş ve hiçbirşey bilmeyen bir
bebek" izlenimi bırakırdı. Halbuki aykırı veya enteresan olmak gibi bir kaygın yoktu ...
En doğal halinle Sen böyleydin işte .. meraklı, samimiyetle sorgulayan, önyargısız ve
100% özgür düşünen bir Ruh.
Sen, bir söyleşinde bahsettiğin "gıpta edilecek kişilerden", "kendi olabilmeyi, istediğini
yapmayı başarabilmiş nadir insanlardan" biriydin .
Gitmeseydin bu dünyada daha nice güzellikler yaşayacağına ve yaşatacağına inandığım
sevgili kardeşim ... tek tesellim "şu an neredeysen, orada nur ve huzur içerisinde
olduğuna ve güzel varlığına orada daha fazla ihtiyaç olduğu için gittiğine inanmak"
Neylan Bağcıoğlu
Çocuğu olsun istiyordu Murat. Simdi düşününce fark ediyorum ki aslında o kadar çok
çocuğu vardı ki Murat' ın. Aralarında benim de olduğum; yazdıklarıyla çizdikleriyle ya
da söyledikleriyle onun takdirini bekleyen, müşterilerin, okuyucuların ya da başka
birilerinin değil. Onun gözünde akıllı, komik ya da etkileyici olmayı isteyen. Tanıdığım
en iyi öğretmendi Murat. Ve artık eminim ki daha pek çok insan için de öyleydi.
İyi ki Murat vardı.
Toprağı, güneşi, rüzgarı bol olsun.
Nergis Türkmen
Sevgili Murat,
Seni hiç tanımadım, hiç. Nerden çıktın dersen, bugun bir arkadaşımın profilinde eşinin
fotosunu gördüm; "ne tatlı kız" diyip tek tek bütün fotolarınıza bakıp iş yerinde
ağlamaya başladım ..
Sonra kimsin diye araştırdım ve o an hatırladım!
Çok üzüldüm, gerçekten tarif edemem ..
Murat Ali Atay
Ben hiç tanımadım ... Benim için çok sıradan biri idi ... O kadar güzel şeyler yaptı ki ...
Bayağı bir sıradışı olmak gerekirdi ... Sıradışı olduğunu illa ki dünyann öbür ucunda
trafik kazasında mı kanıtlaman gerekti ... Ne gerek vardı!
Muhammed Aksu
şu an aklıma gelen seninle ilk ve son kavgamızdı ikimizinde burnu kanıyordu ve
gözlerimiz şişmişti kafama attıgın vıski bardagının izi hala hatıra olarak saklıyorum ..
kalbimdesin dost her nekadar çook uzun bir süredir seninle konuşmuyor olsakda
Mete Yakupoğlu
tanıdığım en adam gibi adam en iyi abiydin .. umarım yerinde mutlu ve huzurlusundur
ama özlüyoruz seni gerçekten …
Merve Gezer
Bir Cumartesi sabahı Brezilya plakalı bir kamyon salonuma girdi.
Üzerimden geçti gitti. Elimden zamanı aldı. Geriye sadece
geçmiş zaman bıraktı.
Sesimi, bakışlarımı, kaşlarımı, ifademi, her şeyimi değiştirdi.
Dün ne yediğimi hatırlamazken bir anda yıllar öncesini çok net
anımsar oldum.
Gidenin mi hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor?
Geride kalanların mı?
Aklım ruhum karman çorman oldu.
Çok canım yanıyor. Çok canımız acıyor Murat.
Mahcem-3
1987'de üniversiteye başladığımda ilk tanıştığım arkadaşlardan biriydi. Manzara
ekibinden.
Hep gülen 32 dişini hatırlarım ne zaman adı geçse.
Hep civarda olup ü ber-transparan olan arkadaşlardan.
Here, there, and ev'rywhere. But in the mean time, nowhere.
Kimya okuyordu ama ona göre olmadığı, Manzara'da geçirdiği vakitlerden belliydi.
Reklamcı olmuştu. Rafine bir ekiple reklamlar yazdı, ödüller aldı. "Herkese daha fazla
Hürriyet" filan.
Zaman zaman işleri Bosch'layıp para kaybetti ama müşteri kaybetmedi.
Rock 'n 'roll yaşadı.
Yaş 40'ı da geçmişti, "bu hızla artık hiç evlenmez" diyorduk ama bu ay başında
evlenmiş ve çaktırmadan bizim Yavuz Akyazıcı ve eşini de eküri alarak balayına Rio'ya
gitmişler.
En son Facebook'ta astıkları resimleri gördüm, güldüm mesaj yazdım, "Rio'da
Senario" diye.
Nerden bileyim?
Ardından bütün haftayı aniden kalp krizine kaybettiğimiz kayınpederimin cenazesi için
Adana'da geçirdim.
Dün sabah kalktım, kahvaltı hazırlarken internetten Habertürk'e girdim.
Murat ve 32 dişi manşette karşımda.
"Aha, yine slogan reklam mı patlattı acaba?" diyorum.
Yok. Ülkeye geri dönmüş.
Mahcem-2
Cep numaran çıktı yine ekranda ...
Silmek çok zor be hoca. Bir daha asla arayamayacak olsam da …
Keem Akçaba
Ufkumu açmanı, önayak olmanı, derinliğini, gülüşünü, kalbini, gece mekanlarını 5.
dakikada terkedişini, danslarını, sportifliğini, ab iliğini, kardeşliğini, tutkunu, zekanı,
yaratıcılığını, yardımseverliğini, hoşsohbetini, çalışkanlığını, özenini, dostluğunu,
yarenliğin i, bilgini, vizyonunu, davetlerini, ev sohbetlerini, yaramazlığını, sükunetini,
dinginliğini, sakarlığını, cesaretini, çılgınlığını, sabrını, iyiliğini, sosyalliğini, asosyalliği ni,
yenilikçiliğini, sıradışılığı nı, yaşam sevincini, domatesli pilavını, komşuluğunu, asker
arkadaşlığımızı, iş arkadaşlığımızı, macera arkadaşlığımızı, yol arkadaşlığımızı,
olgunluğunu, efendiliğini, her taşın altına elini sokmanı, samimiyetini, huyunu,
huysuzluğunu, zevkini, kaliteni, asaletini, duruşunu çok özlüyorum ...
Şeyma Keklik
3 yıl önce Murat'la çalışabilmek için Rafineri'nin kapısına dayanmıştım.
Tanışamamıştık bile ... Sonra günlerden bir gün bir arkadaşım kısa filmi için Murat'ın
bilgisayarını alıp okula gelmişti. Adını söylediğinde bilgisayarına bakakalmıştım. "Ne iyi
adam" demiştim. Bir öğrenciye hiç hesapsız destek olmuş "ne iyi adam". Ne iyi adamdı.
Murat'la tanışmayı çok isterdim. Belki başka bir yaşamda ...
Zeynep Özkaya
Muradım,
Cumartesi senin doğu mgü nü nü kutladık lise arkadaşların olarak. İyi ki doğdun, çünkü
doğmasaydın ve hayatlarımızda yer almasaydın, seninle ilgili bu özel anılara sahip
olamayacaktık. Bundan sonra hep kutlayacağız senin doğumgününü benden sana söz.
Gitmeden önce "her şey çok güzel, daha da güzel olacak şekerim merak etme"
demiştin. Bu mu daha iyi diye isyan edesi geliyor insanın. Ettim de ...
Cismen yoksun ama her zamankinden daha fazla bizimlesin.
Biz ayrılmadık Muradım ...
Seni çok seviyorum
Zeynep Orbay
En sevdiğim mail arkadaşım,
"İyi ki doğmuşsun, doğmasaydın tanışmak ne kadar da zor olurdu düşünsene" diye
kutlamıştın geçen sene doğum günümü.
Sen de iyi ki doğmuşsun Murat, iyi ki tanışmışız ...
Keşke bu kadar erken kaçmasaydın ...
$imdiden çok özledik.
Zeynep
Zeynep Karakaşoğlu
Murat'la yıllar boyu birbirimize hep kitaplar hediye ettik.
Simdi elimde binlerce kelime var ve bir tanesi bile anlamlı gelmiyor.
Bana minik kuş derdi. Acım o kadar büyük ki, aklım, yüreğim, yaşım,
her şeyim çok minik kaldı.
Zeliha Şener
Murat Cetintürk'ü 7 yıl boyunca yaptığımız tüm güzel işlerin ppm toplantılarında veya
kampanya sunumlarında görürdüm. Her zaman orta yolu bulan, yapıcı ve güzel
enerjiliydi .. Dün gece her sene oldugu gibi Kırmızı Ödulleri'ni Rafineri toplarken
markalarımız için hem göğsüm kabardı gururdan, hem tüm Rafineri ekibini tebrik
etmek istedim ve Murat iyi ki vardın, gittiğin yerde her şeye güzel enerjinle ilham
-. verecegıne emınım.
Yağız Gönüler
Trafo'da çalıştığım süre boyunca "Günaydın" ve "Merhaba"lardan başka kendisiyle bir
hoşbeşim olmadı. Olsun istedim. Hem de çok. Lakin bu sektörde başarılı bir yazar
olmayı amaç edinen bir çalışan olarak; bir gün önüme kağıt kalemi alıp, kendisinin
yaptığı "işleri" ve dışarıdan nasıl göründüğünü yazdım.
Sonra dedim ki "MC" olmak kolay değil.
Hep izledim, hep neye ve nelere kafa yorduğunu öğrenmek istedim. Kapabileceğim ne
varsa -kedi sevgisi dahil- kapmak istedim. Yaşam tarzından kendime nefhalar
çıkarmak istedim. Yapabileceğim kadarını yaptım. Bir gün eve geldim, haberini aldım.
Peşi sıra onu tanıyan herkesin dilinden dökülenleri, yukarıda bahsettiğim kağıdın
arkasına cümle cümle yazdım.
Sonra dedim ki "MC" olmak kolay değil.
"Daha fazla tekne, daha az iş" dedin, enginlere açıldın.
Yine zor olanı seçtin.
"MC olmak kolay değil" demiştim ...
Ufuk Uslu
Ne zaman kazık bir kampanya gelse. 'Bu işi dördümüz çözeriz, toplanalım abi' derdi.
Murat, Ayşe, Orkun, ben ...
Toplantı odasına hep ilk o gelirdi. Gıcık olurdu gecikmemize ama ses etmezdi.
Murat'la düşünmek, maratonu yüz metre hızında koşmak gibiydi. Bazen çok gülerdik,
işte budur derdik. Bazen itirazcılığı tutardı. Kavga ederdik o zaman. Küserdik. Bildiğimi
okurdum. Gider onu yazardım. Ben de bir bakayım derdi. Tekrar yazardı. Sonra ben
tekrar ... Küserdik. Sonra yine barışırdık. Böyle olunca her seferinde o iş içimize
sinerdi.
Bi acayipti Murat. Büyük işler yapan büyük bir adamdı yine de iyi bir fikir bulduğunda
her seferinde 7 yaşındaydı. Sevincini saklayamazdı. Gülünce yüzü kızarırdı. Öyle kolay
mahçup olurdu ki insan inanamazdı.
"Tost söylüyorum ister misin Murat?" derdim. Hiç istemezdi.
Sonra ben tostu mu ısırmadan daha yarısını o yerdi. Bazen hepsini yerdi.
Gıcık olurdum.
Caktırmazdı çok oysa kabuğu kalındı ama bilirdik içi yumuşaktı aslında, sevilmeye
dayanamazdı.
Kendi şekliyle severdi Murat. Üzerinde yük bırakmadan insanın. Rüzgar gibi hafif hafif,
çaktırmadan. Esinti kesilince sıcağı farkettiği n Ağustos geceleri vardır ya. Öyleymiş
yokluğu. Çaktırmadan çok sevmişim onu. O öylesini istermiş belki. Ama şimdi insan
bilemiyor ne yapacağını.
Seni gün geçtikçe daha fazla özlüyoruz Murat. Huzur içinde ol.
Tolga Tunçel
Bazen çok sıkılıyorum bu işten. Sıkılıp söylenerek fırlıyorum masamdan, bir sigara
yakmaya ...
Çekip gitsem diyorum, hiçbir şey söylemeden ... Sadece ceketimi alıp çıksam. Ne
olacak?
Sonra o sigarayı içerken aklıma bu işe nasıl bulaştığım geliyor. Ne yapmak istediğine
karar verememiş bi' stajyerken, yaptığın o mükemmel işleri görüp ne yapmak
istediğime karar verdiğim gün geliyor aklıma. "Ben de böyle şeyler yapacağım."
dediğim gün ...
Daha çok çalışmam lazım diyorum sonra ... Sadece MC kadar iyi bi' yazar olmak için
değil, onun kadar iyi bi' insan olabilmek için çalışmam lazım.
MC gibi adamlar, daha yapacak bu kadar çok şey varken ceketini alıp çıkmaz diyorum ...
Sen ceketini bile almadın be abi ...
Şule Kutlay
Murat
Seni cok ozluyoru m; ozluyoruz ...
Ayakkabilarimi atip ajansta ciplak ayakla dolastigim zaman bana gulumseyerek
bakman ... Bebek'te terasta Mert'le bana sardalya ve beyaz peynirli raki sofrasi
kurman ... Motoruna atlayip, hemencecik yokustan inip gelmen ... Zoe ile adaya
gitmemiz. ..T eknede bizi fircalaman, 'Deniz ile saka olmaz diye· ...G -Star alisverisimde
sabirla bana danismanlik yapman ... Bazen nasihat etmen, bazen inatlasman ... ama
sevgini, dostlugunu hic ama hic esirgememen ...
Bu yaz "Hadi artik goruselim!' diye arayamiyorum seni.
Ama biliyorum, gulumseyerek bakiyorsun bana ... Huzurlusun; her zamanki gibi bana
da huzur veriyorsun.
Su Özdoğu
M.C: Eee, portfolyonu görelim bakalım.
Su: ...
M.C: Portfolyonu getirmeyi unuttun mu?
Su: Portfolyo ne?
M.C: Hm ...
Su: İşe alındım mı?
M.C: ...
Böylece işe aldı beni. Portfolyoya agu diyordum o zamanlar. En sevdiğim font Comic
Sans'tı. Radyo spotunu, radyo ışıklandırmasında kullanılan bir şey sanıyordum.
Delirmedi. Benden bir film istedi, on beş dakikalık kısa film yazdım getirdim.
Delirmedi. İlk konkuru ma çalışırken akşam dokuzda eve gitmeye kalktım. Delirmedi.
Hatta "git" dedi. [Gerçi sonra, "ve dönme" diyince vazgeçtim] Halbuki epey de deliydi.
Simdi oturmuş, Murat'la ilgili -di'li geçmiş zaman cümleleri kurduğuma
ınanamıyoru m.
Bir keresinde de,
"Belki de senin işin reklamcılık değil Su" demişti.
"Belki de sen sadece yazmalısın" demişti.
İşte ben tam yazmaya başladım, o okuyamadan gitti.
Ama bence, belki de O biliyordur bunu. Belki O, o kadar da gitmemiştir. Belki sabah
dokuz çeyrek gibi asansörde karşılaşırız. Belki toplantı odasında yanımıza oturur yine
ve elinde kalemle önündeki turuncu sayfalara bir şeyler karalarken heyecanlı
heyecanlı bir şeyler söyler. Belki beşinci katta, elinde tepsi, hop diye yanınıza oturur ve
"naber?" der. Belki birden masanızın yanında belirir ve size şahane [yani] bir iş paslar.
Bence tüm bunlar olabilir.
Ben buna inanmak istiyorum en azından.
O'nun o kadar da gitmediğine. Gidemeyeceğine.
Selin Gündüz
Kim olduğun hakkında bugüne kadar hiçbir fikrim yoktu.
İşimden nefret ettiğim ve reklamcılığa özendiğim için Rafineri'yi araştırırken İnternet
sitesinde fotoğrafını gördüm, "Seni çok özlüyoruz" yazıyordu. Biraz bakındıktan sonra
buraya ulaştım. Yazılanları okudum.
Su anda genzim yanıyor, gözlerim dolu dolu. Bu sadece gazetelerde ölüm haberi
okuyup, o an üzülüp geçtiğim durumlardan biri değil, ciddi ciddi üzgünüm. Eşin için,
arkadaşların için, öğrencilerin için, Orhan için.
Ruhun şad olsun.
Not: Siz diye hitap edilmesini sevmiyormuşsun, ondan böyle rahat konuştum.
Kusuruma bakma.
Setenay Özcan Yıldırım
Şanslıyım. Öğrenciyken "ben de bu kampanyayı yazan adam gibi reklamcı olucam"
dediğim adamla, kampanyalar yazabildiğim ... Ve o adamın bir öğrenci kadar mütevazi
olan kalbini tanıyabildiğim için ...
Sete.
Sertuğ Alptekin
Bana sakız liköründen başlayarak hayatta çeşitli tatlar öğrettin Murat. ..
Gittiğin yerde pruvan neta rüzgarın bol olsun …
Serra Akyel
"Murat Bey sizinle bir konuda görüşebilir miyim?"
"OK hemen 5'e gel."
Bu kadar basit bir cümleyle başladı kendisine olan hayranlığım. Masaya oturur
oturmaz "Murat Bey değil Murat! Siz değil sen! de bana lütfen, o kadar yaşlı değilim
ben" dedi. Halbuki bilmiyordu okul yıllarımdan kalan aşırı saygıdan kendisine Murat
Bey demem [tabii heyecandan anlatamadım bunu ona]. Ping pong masasında 1 saate
yakın süren bir konuşma sonrasında hepimiz için "zor" olan adam bana kolay yolları
gösterdi ve o günden itibaren ben onun olduğu gruplara attığım her mail, toplantılarda
söylediğim her söz için ilk düşündüğüm şey "Murat beni akıllı buldu onu haklı
çıkarayım ve hatta onu verdiğim örneklerle daha da fazla etkileyeyim" di. Bir gün hasta
olup evde kaldığımda MC hayranlığımı bilen direktörüm Deniz'in attığı SMS ile çabamın
boşa gitmediğini anladım ve kısa iş hayatımdaki en güzel şeylerden biri oldu.
Ben bundan sonra da kendimi ona beğendirmeye çalışmaya devam edeceğim,
"akıllı kızsın sen" lafı na layık olmaya çalışacağım.
Serkan Söylem-3
doğum günündü. 40 yaşına giriyordun.
"siz de gelsenize" dedi ayşe, "40 olmak canını sıkıyor, sürpriz olur, kendisi söylemez
ama çok sevinir."
biz gitmedik. çok önemli işlerimiz vardı herhalde, bitirilmesi gereken bir liste falan ...
belki de çekinmiştik, öyle ya da böyle, yaşanmamış anlara bir çentik daha ... sonrasını
biliyorsun: sen gezegeni terk ettin, biz irtifa kaybettik. sen aynı yaşta kaldın, biz eskidik.
bilmediğimiz o gezegenin yörüngesinde, doğum günün kutlu olsun mç.
Serkan Söylem-2
"Ben de gençken Winona Ryder'a aşıktım" dedin yemekte. Önceki akşam izlediğin filmi
anlatıyordun, film bitince mutfağa gidip su içtiğini, bir süre öylece kalakaldığını. Sen
konuşurken, ben hangi filmde Winona Ryder'a vurulmuş olabileceğini düşünüyordum:
Mermaids mi, Bettleju ice mu, Reality Bites mı. .. Sonra, sen in de bir zamanlar lisede
olduğun, sinemaya gittiğin, hayatı filmlerle tanımaya çalıştığın, kocaman perdede
kocaman bir çift gözle karşılaştığın zamanları düşündüm. O akşam, o masada
söylesem kesin saçma bulurdun ama o andan itibaren ben, senin yüzünü Winona
Ryder'ı n yüzüyle karıştırmaya başladım. Kahkahalar atarak, her zamanki gibi bir doz
ironiyle "tebrikler, benim gibi çirkin bir adamla o güzelim kızı karıştırmak gerçekten
çok mantıklı" derdin. Ama öyle oldu işte ... Bir anda yüzleriniz karıştı, senin gözlerin
onun dudakları oldu. Sen son kez bir film izledin, son kez karşılıklı konuştuk, son kez
yaşama ait sıradan bir şey anlattın diye belki, orada zaman durdu. Benim için sen, O
oldun. Yaşanmamış zamanları, yaşadıklarınla tamamlamaya çalışmak tuhaf. Bazen bir
anının öznesine tutunuyorsun, bazen de soyadının yazdığı bir sokak tabelasına. Bütün
bunları seni üzmek için söylemiyorum, hatta itiraf edeyim ara sıra gittiğini unuttuğum
bile oluyor. Yüzünün aklımdan silindiğini fark ediyorum, utanarak. Sonra bir ses
duyuyorum, biri koşarak geçiyor masamın yanından, konuşurken saçlarını düzelten
birini görüyorum, koltuğuna bakıyorum bazen ve "pat" diye buraya geliyorsun. İyi de
geliyor inan, laf olsun diye söylemiyorum. Günler geçiyor.Koca bir yıl geçmiş hatta.
Rakamları sevmem ben, bana bir şey söylemiyor. Bugün bir yerde, o kocaman gözlü
kızın fotoğrafını gördüm, yanına sözcükler ekledim, onun yüzü senin yüzün oldu diye
yazdım tüm bunları. Belki de masadaki o sohbet, böyle devam etsin istiyorum.
Aklımdan geçenleri şimdi duy istiyorum. Mesela, "bana ilk kez Mermaids'te görüp,
aşık oldun gibi geliyor" demek istiyorum.Seni o masada, Wi nona Ryder'ı mutfakta dans
ederken bırakıyorum.Görüşürüz Murat, gözlerinden öpüyorum.
Serkan Söylem-1
"Rüzgarlı adamlar" vardır. Onlardandın. Asansöre, toplantılara, siparişini almaya, kedi
Orhan'ın suyunu doldurmaya, çalan telefonunu açmaya, bilgisayarda iş bakmaya,
marketten yerfıstığı almaya, bir şeyler konuşmaya, bir şeyler dinlemeye, bir şeyler
anlatmaya hep koşarak gittin. Hep. Koşarak. Gittin.
Senem Gözde Uludağ
Bugün Doğumgününüzmüş.
Sizinle Bugün Tanışabildim.
Herzamanki gibi bugün de masama geçtim işlerimi yaptım ve müşterilerimin
doğumgünleri için aramaya başladım bugün doğanları. ..
Portfoyümde olduğunuz için doğum günü uyarısı veren sistemin ikazıyla sizi de
aramak istedim ama üzücü haberinizi çalışanınızdan henüz aldım.
Ne kötüdür şu trafik kazası dedikleri şey.
Ben de yaşadım en yakınlarımı da hep böyle gönderdim gökyüzüne ... Hiçbirine de öldü
demek istemedim. Hayat değiştirdi hepsi. Tuluğ, Ece, Leyla, Tarkan, Efe, Barış, Ajlan
ablam .... ve adını saymakla bitiremeyeceğim bir sürü CAN'ım hepsi Hayat değiştirdi
Sonsuzluğa gittiler.
Emin im Mekanınız Cennettir.
Mutlaka Ziyaretinize de geleceğim. İş yerinize ziyarete gelip sizinle tanışmak
istemiştim ama nasip değilmiş kabirinize gelmek nasipmiş.
Görüşmek Dileğiyle
Senem .....
Selma Bali
Cumartesi sabahı aman allahım diye çığlık atınca evdekiler,
-Ne oldu?diye fırladılar
-Murat ölmüş
-Hangi Murat
-Ayşe'nin Murat'ı
Murat'la sadece tanıyorduk birbirimizi,işyerinde bir iki karşılaşma Sinan'ın doğum
günleri.o kadar.ama nedendir bilinmez o gün içime dolan hüznü söküp atamıyorum
bir türlü.
Nur içinde yat
Caner İzbul
mç ile toplantı heyecan verirdi ... sakin sakin dinler, söylenmesi gerekeni söylenmesi
gereken yerde söylerdi ... saygı duyardık hepimiz, çünkü doğruyu en kestirmeden bulur
çıkarırdı. .. herkes rahatlardı, problem kalmazdı. ..
mç ile sohbetin her zaman derinliği vardı. .. laf olsun diye dinlemez, ilgi duyduğu için
dinlerdi ... düşünürdüm hep eğer murat dinliyorsa anlattığım önemlidir diye ...
mç ile geçen zaman az bile olsa doyurucuydu hep ... kaliteli zaman kavramının tam
olarak altı dolardı onunlayken ... yer, zaman, mekan farketmezdi o hep insan kalitesi
çok yüksek biriydi ...
mç nin yüzü gülerdi ... stres denen hayatın limitörü onda yoktu ... o gülerdi herkes
gülerdi ... o varken ppm de zevkti, set de zevkti, sunum da zevkti .. .
mç insanlara değer verirdi ... bunu göstermek için bişeyleri beklemezdi ... doğal haliyle
hissettirirdi bunu ... çünkü o özeldi ...
mç mütaviziydi ... mç hayvanseverdi ... mç hayatı yaşardı. .. mç sınırları zorlardı. .. mç
insandı.. .ç ok güzel bir insandı.. .
yeri dolmayacaktır ... o unutulmayacaktır ...
seni sevgi ve saygıyla anıyoruz ... gü lü mse lütfen mç ...
Ender Emiroğlu
Burnu mu n direği sızladı.
Çok sızladı.
Faks zamanlarında sana gönderdiğim üç kelimeyle tanışmıştık:"İş, aş, özgürlük!"
Sütün anlamıyla söylüyorum:
Tanımış olduğuma sevindiğim;
içimi ışıkla, gerçekten umut la dolduran
bir gerçek kahraman işte.
En sıradan ve en alelade haliyle, "insan" insan.
Bu bile bana bir ömür yeter de artar bile.
Ekin Erekli
Hiç bir plan yapmadan ıssız bir kumsalda kesiştiğimiz, buz gibi denize girip
güneşlendiğimiz, kumdaki taşlarla oynadığımız, kafana bilmeden küt -pat nektarin
çekirdekleri attığım, kayaların üzerine tırmandığımız, o anı dolduran tüm duyu ve
dokuların sana tam tamına yakıştığı bir günden hatıra. Kendimi tam anlamıyla şanslı
hissetiğim ...
Günler, haftalar oldu.
Günümüz koşuşturmalıdır ya, hani dünyaları kurtarırız. Haftalara dönen o günlerin
bir yerinde hep sen varsın.
Bam başkasın.
Dua alali
kim olduğunu bilmediğim bir insana.
çok sevilmiş ve gerekli olanları çok sevmişsin. eminim çok fazla üzülmüşsün ve
yarısını bile söylememişsin. çünkü sanıyorum ki hayatını yalnızca çok gerekli
olabilecek kalp kırmalarla geçiştirebilecek kadar değerli görmüşsün. ve belli ki içten
içe ne kadar belli etmesen bile, anlasınlar istemişsin.
sana yazılanları okudum tanımadığım insan.
ve sen gerçekten narin bir ruha sahip müthiş bir beyinmişsin.
kıskandım, özendim ve aynı zamanda etrafındakilere bağırmak istedim.
keşke daha çok bilseymişsiniz ... keşke daha az üzseymişsiniz. herkes gittikten sonra
anlaşılır. kimsen in suçu yok. herkes her zaman gittikten sonra anlaşılır ...
keşke gitmeden anlaşsaydık.
DSA
Çocuğu olsun istiyordu Murat. Simdi düşününce fark ediyorum ki aslında o kadar çok
çocuğu vardı ki Muratın. Aralarında benim de olduğum; yazdıklarıyla çizdikleriyle ya da
söyledikleriyle onun takdirini bekleyen, müşterilerin, okuyucuların ya da başka
birilerinin değil. Onun gözünde akıllı, komik ya da etkileyici olmayı isteyen. Tanıdığım
en iyi öğretmendi Murat. Ve artık eminim ki daha pek çok insan için de öyleydi.
İyi ki Murat vardı.
Toprağı, güneşi, rüzgarı bol olsun.
Didem Selimoğlu
Ben hiç çok sevdiğim birini kaybetmedim.
İyi ki seni tanımamışım ...
Gitmen şart mıydı?
Derya Tuzluca
beni bırakıp burada,
gitme güzeller güzeli
ermeden daha murada,
gitme güzeller güzeli,
garip gönlümün maralı
göz yaşlı gönül yaralı
bırakıp beni yaralı
gitme güzeller güzeli
zeytin gözlüm, melek yüzlüm
tatlı dillim, şirin sözlüm
sürmelim, sevgili, nazlım,
gitme güzeller güzeli
gelmeden yolun ucuna
ne dedim gitti gücü ne
dayanamam bu acına
gitme güzeller güzeli
Güfte Mehmet Erbulan
Canım Murat'ımızın ardından bu şarkıyı onun için söylüyorum ... Keşke daha çok
fırsatımız olsaydı sevgimizi anlatmaya ... Bazen sözler yetmiyor .. .
Deniz Küçükşahin Bilgütay
Bir sabah gazetede bir haber; "Reklam sektörü büyük bir dehayi kaybetmenin
üzüntüsünü yaşıyor". Okudum, gencecik bir insan öldü diye üzüldüm. Sonra nedenini
anlamadığım bir şekilde seninle ilgili tüm haberleri, röportajını, seni sevenlerin
mesajlarını, hepsini okudum. Hiç tanımadığım bir insanın ölümü beni derinden
etkilemişti.
Geçen Pazar günü aile kahvaltıda buluştu. Babam üzgün, gözlerinin içine baktım, çok
üzgün ... Ne oldu diye sordum. "Refik, kardeşim Refik oğlunu kaybetti" dedi gözleri
dolarak. Anladım ki o sendin ...
Seni görmedim, bilmedim, tanımadım. Ama ayrılışına çok, pek çok üzüldüm.
Ailene, eşine ve tüm arkadaşlarına sabır diliyorum. Sana da bu köpük köpük dalgalarla
sevgilerimi yolluyorum.
Kaptan'in Ortancası,
Deniz
Damla Kasap
Bu sitede tanıdım Murat Bey'i. Facebook'ta bir arkadaşım Kanal O 'nin yeni fragmanını
paylaşmış.Merak ettim [açıkçası müzikaller hep ilgimi çekmiştir] ve izledim.
Sonunda bir yazı: "Murat Cetintürk 'ün anısına saygıyla ... ". "-Allah Allah." dedim ... _
Kim acaba Murat Cetintürk?" . Dayanamayıp yazdım Google'ın arama motoruna ilk
çıkan siteye tıkladım.
Gayet muntazam bir site.Başladım sayfa sayfa okumaya.Ama ne okumak alamadım
kendimi. Ne yalan söyliyeyim kıskandımda. Sayfa sayfa yazılar fotoğraflar vs. daha fazla
tutamadım kendimi ve yazmaya koyuldum.
Sunu bilmeniz gerek Sayın Cetintürk yakınları, Murat Bey ölmedi. Baksanıza hala
yaşıyo. Evet bedenini toprak yığınına gömdüler belki ama ruhuyle,beyniyle,kalbiyle
herşeyiyle burada. Arkadaşlar o yaşıyo bunu kabullenin artık. Adamı öldürmeye amma
niyetliymişsiniz yahu 1 ! ].
Ben nefes alan hiç bir şeyin günün birinde nefessiz kalabileceği gerçeğine
inanmamışımdır hala da inanmam.O da ölmedi biliyorum.Hala yaşıyo.
Umarım günün birinde şu kötü şakadan vazgeçer ve eşının yanına
dönersin.Görüşmek üzere Murat CETİNTÜRK ...
Cengiz Sekiz
Güzel şeyler bırakmışsın arkanda helal olsun sana!
Akın Tolay
Murat Cetintürk hakkındaki yazıları okuyunca ,vay be dedim kendi kendime, demekki
böyle insanlar da varmış .Çok güzel izler bırakmış, değerli bir insan.Toplumumuzda
ençok ihtiyaç duyduklarımızdan ...
Allah rahmet eylesin .
Canan Pehlivanoğlu
Hep zor adamları sevdim, hep zor adamlardan korktum.
Bir zor adamdan kaçtım, geldim Rafineri'ye, dakika bir gol bir. Bu kim? Allah'ım zorlar
kolaymış dedirtecek bir adam, MC.
Bir gün dövüyor toplantıda, bir gün seviyor, bir gün ilk saniyede anlaşıyoruz, bir gün
demediğini bırakmıyor ...
Sorguluyor, her şeyi, her satırı, her kavramı. ..
Güldürüyor insanı, bazen sinirden, bazen keyiften.
Ajanstaki hayran olduğum kişi, aynı zamanda stres kaynağım ...
Daima kafamda 'MC ne der?'ler ... Ama hep zoru sevmenin güzel olduğunu ispat
ettirenler ... Simdi de, zor adamları, zaman zor alıp götürür dedirtenler ...
Zor Adama, MC'ye selam olsun.
Can Güven
Orhan'ın suyu var,
Ayşe odada sigara içmiyor,
toplantılara zamanında gelmeye çalışıyoruz,
iyi kağıda çıkış almıyoruz, alırsak da tekrar kullanılmış olanlara alıyoruz,
bi kaç işi sen görmeden göndermek zorunda kaldık.
Merak etme.
Can
Çağlan Yazıcı
Yeniden doğduğunuzu duyduğumda çok şaşırmıştım ...
Yine siz diye hitap ederek başladım cümleme. 'Bana artık Murat de lütfen' demiştiniz.
Ama ben o kadar çok saygı duyuyordum ki size, ürettiklerinize ve yaşam biçiminize, bir
türlü 'sen' olarak hitap edemiyordum. Bir müşteri ile yaşadığımız krizde 'Sana
güveniyorum, tek başına yürü ve çöz bunu' diyene kadar. Ondan sonra size 'Murat'
demiştim. Herşeyi danışabileceğim nadir kişilerden biriydin artık çünkü.
Simdi 'sen' diye hitap ederek devam edebilirim cümleme sanırım, saygımdan ve
sevgimden hiçbir şey eksiltmeden.
Rafineri'de çalıştığım sürece, fikrine ve duruşuna hayran olduğum kişilerin başında
geliyordun. Ama bir türlü de seni bu reklam dünyasına yakıştıramıyordum; bir yazar
gibiydin ya da bir ressam ya da bir heykeltraş, farklıydın, bu farklılığını da yaptığımız
her işte gösteriyordun.
Görkem'i o kadar çok kıskanıyordum ki, keşke ben de senin ekibinin bir parçası
olsaydım diyordum. Cü nkü bir öğretmen gibiydin, sabırla anlatıyordun ve öğretiyordu n.
Simdi ben de kelimelerin arasında kendim ve başkaları için yeni cümleler kuruyorum,
belki görüyorsundur.
Huzur içinde uyu!
Çağın Türker
ne öyle koca koca anılarım var seninle, ne de paylaştığım kocaman yıllarım ...
sana hayrandım, reklam yazarı oldum.
sana benzettiler, sevinçten havalara uçtum.
mahalleye taşındım, seninle tanıştım.
yıllardır hayran olduğum adamla aynı masada oturup
uzun uzun lafladım. daha bi' mutlu oldum.
"ajans kuruyorum" dediğimde, "deli misin olm sen" dedin.
"gerilla marketing" dediğimde, "çok iyiymiş olm" dedin.
ajansın tanıtımı için yaptığımız "IDEA"yı yolladığımda, önce tebrik ettin, sonra "ama ... "
diye başlayan o yol gösteren cümleleri ne giriştin.
en son, İstiklal'de yan yana geçerken selamlaştık. Konuşmak istediğim iş meseleleri
vardı, daha danışacaklarını vardı, senin müşterini elinden alıp sonra da hava atacaktım
sana ya! Daha denize bile çıkamadık adam birlikte.
sen yol aldın rüzgarınla kolkola; biz kaldık gözümüzde yaşlarla
yarım kalan cümleler var hala aklımda
bir türlü tamamlamak istemediğim ...
Burcu Seçkin
İlk işime Profilo' da başlamam ve Rafineri' nin de Profilo' nu n ajansı olması aynı
zamana denk gelir ...
Murat her zaman vardı, her zaman değişikti, zekiydi .... Ve kocaman gülümserdi.
Tıfıldım ben ilk başlarda ... Söylediklerime içinden gülüyordur herhalde diye
düşündüğüm olmuştur .. .
Geçen zaman, kampanyalar, senaryolar, filmler, spotlar ve setler arasında
konuştuklarımız ve anlaştıklarımız da arttı.
En son film çekiminde evlenme telaşındaydım ben ... Onları konuşmuştuk ...
Ona da sormuştum sen niye evlenmiyorsun diye ...
Ve şimdi böyle aldım evlilik haberini ...
Mutlu gittiğini düşündüm bu durumda.
Dilerim öyledir ...
İyi ki tanıdım seni Murat.
Ve ayrıca,
Profilo sana kattığın her şey için çok teşekkür eder ...
İzin bizimle hep kalır ...
Güle Güle ...
Burcu Matur
Nefesim kesildi, içim cok acıdı. Dilimin bağı yeni çözülüyor ... Ne tuhaf ki bir şeyler
yazabilme cesareti bulduğumda aklıma gelen ilk an, bir doğum anısı. Oğlum 15
günlüktü, Murat ve 6-7 arkadaşımız bebeği görmeye gelmişlerdi. Keyifli sohbetlerin
sonunda bir zihni sinir doğum videosu var mı diye sordu. E tabii ki vardı ve hep beraber
bir koltuğa sıkışıp izlemeye başladık. Acı ve çığlıklar artmaya başladıkça herkes birer
ikişer bahçeye kaçıştı. Koltuğun tepesinde yanımda bir tek Murat oturuyor, hayata
gelişin mucizevi anını cesaretle seyrediyordu. Ah bu son cümle ... Gittiğin yer sana
cesaretini zorlayacak mucizeler getirsin.
Berrin Çetim
Bir kelebek ömrü kadar kısa olan ömrü n e bütün insanlığa yetecek kadar çok iyilik ve
mutluluk sığdırdığın için çok teşekkürler ...
Sonsuz ol, mutlu ol !
BelkiBen BelkiSen
Yok olduğuna inanamıyor insan ..
Varlığının ne derece keyif verdiğini senden ,onlardan ,bizlerden duyamadığım için
yanıyorum ..
Huzurlar içinde yat..
Ama hep mavi yat. ..
Banu Uşak
Sevgili Murat,
İlk tanıştığımız günün son görüşmemiz olacağı hiç aklımıza gelmezdi ... Senin gibi
kalbinin iyiliği yüzüne yansımış birisiyle arkadaş olacağımız ve Eda'yla birlikte
geçireceğiniz mutlu günlerinize ortak olacağımız için çok sevinmiştik oysa ki ...
Sakın merak etme Eda'na - Eda'mıza çok iyi bakacağız. Gittiğin yol ışıklarla dolsun,
gözün arkada kalmasın ...
Ersun Büyükpınar
Sıra arkadaşım,
Lise sıralarında afişler çizerdin. Bu afişlerle başlayan iş hayatın seni zirvelere götürdü.
Çok değil 1-2 ay önce yediğimiz yemekte hepimizin hayal ettiği yerlere geldiğini, artık
sadece yelken yapmak istediğinden bahsetmiştin. Yolculuk sınırlarının bu kadar uçsuz
bucaksız olmasını beklemiyordum doğrusu. Rüzgar seni bizden çok uzaklara götürdü.
Biraz daha bizle kalabilseydin keşke ...
Kerim Cin
Doğru düzgün tanışma ve muhabbet etme şansımız hiç olmadı senle. Ama o kadar çok
bana yakın ve sevdiğim insanın çok sevdiği bir insanmışsın ki, gidişin yakın bir
arkadaşımı kaybetmiş kadar etkiledi beni. Senle ender ortak yanlarımızdan biri
denizleri ve yelkeni çok sevmemizdi anladığım kadarıyla. Denizlerde gezemediğin
göremediğin her yeri görmeye çalışacağım bir şekilde senin için de ..
Kayhan Önol
MC, Zincirlikuyu'ya gelinceye kadar evrensel sonsuzluğa yelken açtığına
inanmıyordum. Bir haftadır gözümün önündeydi gülen suratın. Aslında sen devamlı
gülen bir insan değildin ama gözümün önüne nedense hep gülerek belirdin. Orada
yine gözümün önünde sen, gülümseyen sen el salladın sonsuz boyuta yelken
açarken. O an inandım. Gözlerim dolu, neden erken gitmek istediğini bilemeden,
anlayamadan bakakaldım.
Yelkenler fora güzel insan ...
Karpat Polat
2001 'de Reasürans Pasajı'nda, o zamanki ajansında tanıştığımız günü dün gibi
hatırlıyorum. Üstünde Levi's engineered jean'i ve ceketi vardı. Uzun saçları ve vakur
duruşuyla Japon aksiyon çizgi filmlerinin flashback'indeki muzaffer grubun liderine
benziyordu. Ama bana göre onu benzersiz yapan; Türkiye'de modern reklamcılık adına
okyanusta bir ada olmasıydı. Yaptığı dünya standartlarında, son derece yaratıcı,
yenilikçi ve ses getiren kampanyalarla memleketin alışılageldik reklamcı credo'sunu
yerle bir edebilen ilk reklamcıydı Murat.
Büyük reklamcıların en genci, genç reklamcıların en bilgesiydi. Bizler hep onun
kıyılarında yetiştik ... Bugün Türkiye'de birileri reklamcılıkta yeni bir şeyler yapıyorsa
yolları hep bir şekilde M urat'la kesişmiştir.
O, sadece ajanslarının ve markalarının değil, birlikte çalıştığı insanların da hayatında
fark yarattı. Buz üstüne yazı yazmaya benzeyen mesleğimizde sayısız kalıcı şey bıraktı
ardında. Öyle ki; aramızdan ayrıldığına inanmakta hala güçlük çekiyorum. Su anda bu
yazıyı kaleme alıyor olmak bile beni bu durumun gerçekliğine ikna etmiyor. Sanki
birazdan saat çalacak ve bu kötü rüyadan uyanıp hayata kaldığımız yerden devam
edeceğiz. Ve belki ajansa varınca Murat'a telefon edip "abi dün seni rüyamda gördüm,
iyi misin" diye halini hatrını soracağız.
O zamana kadar ... Nur içinde yat Murat.
Işın Bengi-2
bu sabah yine parktayım ... aklımda sen ... ama bu kez sen her yerdesin. gülen yüzünle
çimenlerin arasından, minelerin içinden bana bakıyorsun, ağaçların üzerinde,
gökyüzünde, her yerdesin. pırıl pırılsın, hep olduğun gibi ...
galiba ... şimdi ... anlıyorum ... sen artık doğa'nın t a kendisisin ... sen artık doğa'sın ...
sevgili murat
Işın Bengi-1
sevgili murat,
sabah maçka parkı' ndaydım bü nhan aradığında. telefonda bana söylediklerini
anlamakta zorlandım. ağlıyordu ... sözcükler anlaşılmazdı. .. tek duyabildiğim murat. ..
çetintürk ... kaza ... öldü ... sözcükleri oldu. hiçbir şey anlamadım, anlayamadım ...
o an senin bizlere ihtiyacın olduğunu düşündüm yalnızca. ama sana nasıl
ulaşacaktık ... sen de hiç tanımadığın bir mekandaydın. yalnız mıydın? bizlerle
konuşmak istiyor olabilirdin ... sana nasıl ulaşılabilirdi ... bilemedim ... aklımda sen, bir
"bilge kişi"ye gittim. durumu anlattım. yardıma ihtiyacın olabileceğini düşündüğümü
söyledim. tamam, bedenin belki kazanın darbelerine dayanamamıştı ama sen yine de o
bitmeyen enerjinle bir yerlerde olmalıydın. sana mutlaka ulaşmalıydık ... bir yolu
olmalıydı. .. "bilge kişi" ama neden?" dedi ... "o huzurlu." "ya bir ihtiyacı varsa? ya istiyor
da bizlere ulaşamıyorsa?"dedim "hayır" diye ısrar etti. "o huzurlu. bir görevi vardı.
öğretmesi gerekenler vardı. öğretti ve döndü." "ama ya yalnızsa?" ne kadar "ama,
ama" dediysem de aynı bilgilerle yanıt verdi kara sakin gözleriyle gözlerimin içi ne
bakarak. "meditasyon yap ve onu kutsa, her gün" dedi. ne yaptıysam, ne dediysem
olmadı. .. anlatamadım ...
yirmi yıl kadar önce seninle ilk telefonda karşılaşmıştık. begüm'ü aramıştın. begüm
evde yoktu. "bir notunuz var mı?" dediğimde, "murat çetintürk aradı, der misiniz?"
demiştin. sonra maçka palas'ın köşesinde karşılaştık. begüm ile beraberdiniz.
selamlaştık. elini uzattın ve "ben murat çetintürk" dedin.
her yaptığını mükemmel yapan bir kişiydin. yaratıcıydı n ... o zamanlar da metinlerle
uğraşmayı seviyordun. masa başına geçtiğinde birkaç saniye içinde metinleri nasıl
yoğurup canlandırdığını görüp hayrete düşüyordum. çalışkandın. sporcuydun. sabah
güneş seninle doğuyordu ... bir paraşütle göklerde, bir tekneyle kuzey kutbunda,
dağlarda, karlarda, bir peru'da, bir hindistan'da, bir kuzeyde, bir güneyde, bir doğuda,
bir batıda ... hiçbir işini aksatmadan hep doğanın bir köşesinde oluyordun, doğanın bir
parçasıydın. yaşadığın her yıla yıllar sığdırdın.
İrde Levent
Bugün reklamla ilgili bir kariyerim varsa bunu başlatan hiç şüphesiz
Murat Cetintürk'tür. Deneme süremde ve 'Junior'ığımda bana Creative
Director olarak 'Signor'lık yapan, bağlaç 'de'leri bir daha asla
birleşik yazmamamı garantileyen, T-box'u ve onlarca markayı ellerime
teslim eden, ayrıldığımda bile bana kendi referansıyla iş görüşmeleri
ayarlayacak kadar bana güvenen MC, giderken de bana çok önemli bir şey öğretti:
"İnsanlara ne kadar önem verdiğinizi her an, son anınızmış
gibi düşünerek söylemek gerektiğini ... " Umarım şu anda beni duyuyor ve sana ne
kadar müteşşekkir olduğumu biliyorsundur. Ve umarım şu anda olduğun yerde,
burada olduğun kadar mutlusundur.
İpek
Senden başka kimsenin anlayamayacağı bir yerdesin şu an ... Orada neler oluyor
bilmiyorum ama burada geride bıraktığın herkesin hayatında derin bir boşluk var bu
çok belli.
Seni tanıma fırsatını yakalayamamış şanssızlardanım ama buna rağmen seninle ilgili o
kadar çok araştırma yaptım ki sanki çok yakın bir dostummuşsun ve seni mecburen
sonsuzluğa uğurlamışım gibi fena bir boşluk hissi var bu bünyede.
Bu sabah okuduğum bir köşe yazısında ismin geçti ve ölüm haberini okuduğum o
günlerden sonra tekrar hatırlattın kendini.
ve sen sonsuzluktasın şu an.bir ihtimal varsa sonsuzlukta karşılaşmak gibi bari orada
tanıyabileyim seni ...
İlker Zaharya
"Ekranında duran boş, beyaz sayfaya boş boş bakma, durmadan bir şeyler yaz.
O beklediğin fikrin parmaklarından çıkıp karşında, o sayfada durduğunu göreceksin"
derdi hep.
Su an ekrana boş boş bakıyorum. Ne yazacağımı bilemiyorum. Kendimi zorluyorum
ama bulamıyorum. Yazamıyorum.
Burada yazan herkes Murat'ın ne kadar iyi, yaratıcı ve şahane bir insan olduğunu
şu an benden çok daha iyi yazmıştır zaten. Onunla ilgili en güzel hatıralar kelimelere
dökülmüştür mutlaka. Ben dökemiyorum.
Ben, bana her işin daha iyisinin olduğunu anlatan, daha iyisi yok dediğimde olduğunu
bana her seferinde ispatlayan ve en iyisini bulana kadar pes etmeden çalışmayı
öğreten insanı kaybettim.
Bunu öğrettiğinden beri sadece yaptığım işleri göstermek için kapısını çaldığım ama
her zaman benim için orada olduğunu ve en ufak tökezlememde kolumdan
kaldıracağını bildiğim insanı kaybettim. Desteğimi, hayattaki karşılıksız torpillerimden
birini kaybettim. Hayatım boyunca mahçup olmamak, bu çocuk O'nun elinden çıkmış
dedirtmek için çalıştığım insanı kaybettim. Ama bugün onunla birlikte sanki yazma
yetimi de kaybettim. Gel beni topla abi. Bak su kayakların da bende kaldı zaten.
Gel de adada yine kayalım abi. Gel, hiçbirimize yetmedin be abi.
İlke Güner
2 sene gecti seni ugurlayali, ancak yazabiliyorum ...
Seninle gecmiste calisma firsati bulmus sansli herkes gibi ben de yoklugunu cok
hissediyorum Murat.
Gittigin yerde huzur icinde ol, orda gorusuruz.
İlkay Muratogu
Hoscakal Murat. ..
Harika Uygur
İlk açıldığı günden beri buraya giriyor; seni tanıyanların yazdıklarını okuduğum da
yazacaklarımın az kalmasından korkarak yazmaya cesaret edemiyordum; ta ki dün
gece rüyama girene kadar. Güzel sohbetti her zamanki gibi ve o rüyada bu satırları
ezberledim.
Konuşacaktık.
Görüşecektik.
Dinleyecektik birbirimizi ...
Her zamanki hayat akışında ihmal ettik.
Simdi senden geriye bana sadece dualarım kaldı.
lşıkla kal.
Akal.
Hande Arslan
üzerinden zaman geçmesi öyle hiç de azaltmıyor. şaşkınlığım ilk günkü gibi aynen
duruyor. zaten geçmiş zaman, hep bizimle yürüyor. üstüne bi de, günün birinde
yaptığım bir işin üzerine düştüğün not eklenio eski defterin tekinden. allak bullaklık ve
nefessizlik. derinlikmiş meğerse asıl acıtan; yeni öğreniyorum ..
'ne çok şey öğrenmişim murat'tan .. .' bunu hep demiştim içimden.
ne çok şey öğreniyorum hala ...
Gün Pulhan
Bugün 17 Nisan 2014. Doğum günün. Bir süredir yoksun. Ama hep aklımdasın. Seni bu
kadar çok hatırlayacağımı, aklıma geldikçe gözlerimin dolacağını, sesinin kulağımda
çınlayacağını rüyamda görsem inanmazdım. Hoş şimdi rüyamda da görüyorum ara
sıra seni. İyi olduğunu hissedip seviniyorum. Meğer için için ne çok severmişim seni.
Ne çok örnek alırmışım. Ah be Murat. .. Ne güzel gülerdin sen. Ne güzel dolu dolu
-Sssalak! derdin. Sandalyeden zıp diye kalkar, ayaklarının üzerinde üç kere yaylanır,
kotunu düzeltirdin hep. Hızlı yürür, hızlı konuşurdun. Zehir gibi az insandan biriydin.
Ne kadar içten, ne kadar güzeldin. Her bildiğini öğretirdin. Sonra bi de öğrettiğini
unuturdun kuş gibi. Senden öğrendiğimi sana satardım. Sen de beğenip alırdın:] İlk
çekirgendim senin. İlk ustamdın benim. Hala ve hep ustamsın benim.
Görkem Yeğin-1
Bazı günler kısa. Bazı günler uzun. Bazı günler sıradan. Bazı günler eğleniyorum bile.
Bazı günler yorucu. Bazı günler huzurlu.
Ama seni düşünmediğim tek bir gün bile olmadı.
Murat, seni çok özlüyorum ve yüzleşmek hala kolay değil.
İyi ki doğdun, iyi ki seni tanıdım.
Seni her gün sevgiyle anıyorum.
Gökçen Yüzel
Çalıştığım en pozitif kreatif direktörlerden biriydi. Yalnızca gerekli
olduğu zaman müdahale ederdi. Sevecen, uzaktan seyreden, özgürlükçü bir
yöneticiydi. Egolarından tamamen sıyrılmış, iş odaklı, yönetici olmanın getirdiği
güçlere sahip olmayı reddetmiş çok temiz bir ruhtu. Tutkuluydu. İnandığı şeyler için
tartışmaktan, kafa kafaya toslaşmaktan çekinmezdi. Kin gütmez, hemen unuturdu
ama yanlış bir şey varsa karşısında duracağını bilirdiniz. Kendi adıma tek avuntum onu
tanımış olmaktır. Hayat ne yazık ki hepimizi ters köşeye yatırdı.
Gökçe Karabay
Görüşme öncesinde tüm işlerini didik didik araştırdığım, "daha az iş, daha çok tekne"
diyen bu kişiyi merak ediyordum. Ama işe alacağı yazarı sorgulayan bir kreatif
direktörle değil de, karşısındakini gerçekten anlamaya çalışan, mütevazi ve samimi
biriyle karşılaşacağımı tahmin etmemiştim. Çok güzel bir görüşmeydi. Bir şey nasıl
başlarsa öyle gidermiş.
Birlikte çalıştığımız o üç aylık süre içinde daha kendimi ifade etmeden beni anlayan,
ilk günlerden başlayarak yüreklendiren, egosuz da reklamcı olunabileceğini gösteren,
ilk görüşmemizde bir anda portfolyomun üzerine oturup, miyav miyavlarıyla bana
ne yapacağımı şaşırttıran Orhan'ı oradan kaldıran ve son görüşmemizde artık birebir
çalışacağımızı söyleyerek beni onurlandıran Murat'la, keşke daha çok anım,
daha çok çalışma şansım olsaydı. Ama O'nu tanıdığım için, zaten çok şanslıyım.
Gaye Günay
Belki seneler geçmedi üstünden seninle tanışmamızın ama kısa zamanda sevdik
birbirimizi.
Ögle tatilerinde Helvetica'da başlayan sohbetlerimizin gezdigi yerler, sığmazdı hiç
saatlere.
Yokluğun seni tanımış olmanın mutluluğunu hatırlatıyor şimdi.
Simdi seni düşünürken Mevlana'nın bir dizesi aklıma geldi.
Der ki:
Ben dostlarımı ne kalbimle, ne aklımla severim.
Olur ya kalp durur, akıl unutur.
Ben dostlarımı ruhumla severim,
O ne durur, ne unutur.
Bir gün, bir yerlerde tekrar görüşmek üzere Murat'cığım.
Engin Kafadar
Bende resmi yok ama anıları var ...
Murat dedim ... durdu m ...
Keşke daha fazla anım olsaydı, seninle.
rahat uyu .. .
az öz ama ... sen bilirdin ... hep.
rahat uyu
Ziya Aydın
"Daha fazla tekne, daha az iş. Bir de çocuk. Umarım."
Bir röportajınızda okuduğum bu sözleriniz, her nedense aklımdan hiç çıkmıyor.
Sizinle doğru düzgün mesai arkadaşlığı bile yapamamış, bilmeden uzağınızda kalmayı
seçmiş bir çalışan olarak çok hayıflanıyorum.
Olağanüstü kişilikli, çok parlak kariyerli sizin gibi bir üstad ile aynı çatı altında, ilham ve
fikirleriniz sayesinde emek verdiğimiz tüm işlerimizle kendi çapımda dahi olsa, aynı
yöne bakabiliyor olmaktan onur duyuyorum.
Allah'tan size her daim rahmet diliyorum. Ruhunuz şad olsun.